2 Nisan 2014 Çarşamba

Meşe Palamudu ve Pinar Ağacı

Gezerken, bağın hemen girişindeki palamut ağacının (meşe palamudu) dibine düşmüş olan bu palamutları görünce alıp fotoğraflarını çekeyim dedim. Zaten, çocukken de bunları toplamayı severdim. Fotoğraflarını çekmişken bu fotoğrafları bloga koyayım, altına da birkaç şey yazayım dedim. Derken, konu biraz daha genişledi, dallandı budaklandı... Bu bir palamut meşesi. Biz kısaca "Palamut" diyoruz. Fagaceae familyasına ait bir bitki. Latince ismi Quercus ithaburensis. Ağaçta oluşan bütün palamutlar bu kadar büyümezler, çoğu daha küçükken dökülürler. Ancak bir kısmı bu büyüklüğe ulaşırlar.

Sincaplar başta olmak üzere, bazı yabanıl kemirgenler bunu çok severler. Kabuğunun içinde kestaneye benzeyen yenilen kısmı vardır. Yenilen bu kısım tanen bakımından zengindir. Yenilmesi aynen kestanede olduğu gibidir. Boya sanayiinde ve sepicilikte kullanılır(mış). (Bu arada sepicilik; hayvan derilerini kullanılacak hale getirmek için yapılan işlemlermiş.)

Çiftliğe geliş yolu üzerindeki ve aynı zamanda bağın girişinde olan bu meşe palamudu epeyce yaşlı bir ağaç. Yaşı 100'ün üzerinde. Palamutlar boya sanayiinde kullanılır demiştim ya, bizim burada da kök boya yapılırken kullanılır(dı). "Kullanılırdı" diyorum, çünkü artık kök boya yapılmıyor. 
Bizim meşe palamudu da bu civardaki en yaşlı
palamut ağacı ve çok iyi hatırlıyorum, eskiden birçok kişi bu ağacın palamutlarından toplamak için gelirdi. 30 yıl kadar önce bir kısım dalları, arazinin içine gölge yaptığı ve o kısımda ürün yetişmesine engel olduğu gerekçesiyle kesilmişti. Neredeyse, bir bu kadar daha vardı. Şimdi olsaydı, her ne sebepten olursa olsun, o dalların kesilmesine mani olurdum. Çünkü bu ağacın heybetini seviyorum. Her yıl sonbaharda, aşağı yukarı bağlarla beraber yapraklarını döker, baharda bağlarla beraber yeni yapraklarını açar. Bağ demişken; şarapların olgunlaştırılmasında kullanılan fıçılar da meşeden yapılıyor. Ama hangi meşe? Öncelikle, bu aileye ait bir sürü alt tür var. Fıçı yapımında hangisinin kullanıldığı önemli. Hadi o tamam, onun da nerede yetiştiği önemli. Dünyada kullanılan iyi fıçılarda, Fransız meşesi, Amerikan meşesi ve Macar meşesi kullanılıyor. Hatta, Amerikan meşesinin de bazı eyaletlerinde yetişenleri daha makbulmüş. Falaaan, faalan, falan... Bu mevzu biraz derin.


Bu da, Quercus aucheri. Aynı familyanın bir başka ferdi. Bizim buradaki adı Pinar'dır. Daha da ayırıcı bir isimle "Boz Pinar" denilir. Yaprakları yumuşak ve kenarları dikensiz olur. Keçiler çok severek, diğer hayvanlar da, (yiyelim baari) diyerek yerler. Pelit denilen (burada Pilit denilir) kestane benzeri tohumlarının tanenli ve hafif acımtırak bir tadı vardır. Yine bunlar da, palamutta olduğu gibi, kestane gibi yenilebilirler. Sincaplar ve başka bazı kemirgenlerle, koyun, keçi, inekler de bunları yerler. Pinar çalı formunda da, ağaç formunda da olabilir. Çalı formundaki bir pinar budanarak ağaç şekli verilir ve o şekilde büyütülürse, oldukça büyüyebilir. Bu büyüklük 15-20 metreye ulaşabilir. Yukarıdaki ağaçlar da 100 yaşın epeyce üzerinde yaşlı ağaçlardır. 

Bunun da Latincesi vardır mutlaka. Ama bilmiyorum :) Bizim burada "Kızıl Pinar" deniliyor. Bunun tohumu diğerine nazaran biraz daha ince uzun oluyor. Tadı tamamen acıdır, yenmez. Bildiğim kadarıyla hayvanlar da yemiyor. Yaprakları Boz Pinar yaprağına göre daha büyüktür ve kenarları da dikenlidir. Yapraklarını da sevmez hayvanlar. Bunu sevse sevse kim sever, deve sever :) 

1 Nisan 2014 Salı

Asma Dalları Arasındaki Örümcek Ağı

Bir kaç yıl önce sonbaharda sisli bir sabaha uyandığımda, fotoğraf makinamı alıp, tekerlekli sandalyeme atladığım gibi, bağın içinde almıştım soluğu. İşte o zaman denk gelmiştim bu güzel örümcek ağına. Geçenlerde eski fotoğraflara gözatarken gördüm ve bu fotoğrafı bloga transfer edeyim dedim :) 

Bu maharetli örümcek kardeş ben fotoğrafını çekeyim diye örmedi heralde bu ağı. Yine de bilemeyiz tabi... Örümcekler ağlarını genellikle avlarını yakalamak için ve bir yerden bir yere atlarken (savrulurken ya da uçarken de diyebiliriz) tutunmak ve yere düşmemek için yaparlarmış. Böylece yerlerinden havalanan örümcekler karada 5 km uzağa savrulabilirlermiş. Hani, duy da inanma derler ya... Hakkaten inanması zor. Ama öyleymiş. Ağ örümü çoğunlukla gece olurmuş ve örülmesi en fazla 60 dakika alırmış. Böyle ince bir işçilik ve bu kadar kısa bir sürede, ne diyelim, helal olsun... 

Neyse, burada uzun uzadıya örümcek ağını anlatmayayım. Zaten bir örümcek uzmanı da değilim. Fotoğraftan sonra merak edip araştırınca okuduklarımdan bana ilginç gelen bir kısmını paylaşayım dedim. Merak edenlere zaten Google yolu açık :) Maksadım, güzel olduğunu düşündüğüm bu fotoğrafı sizlerle paylaşmaktı, o kadar...